Pages

15 Aralık 2012 Cumartesi

Yayın Başlığı Yok

Zor koşullara rağmen birbirinin peşinden giden insanları anlattılar. Sevgilisi ile yaşamını sürdürmek için iş bulmak için çabalayanları, sınavlara çalışma motivasyonlarının sevgililerinin bir hayat kurmuş olması olanları... Sadece anlatılmadı tabii, gördüğüm örnekler de oldu çok. Bazen kendimi uğraşmaya değmeyen biriymiş gibi de hissettim. Bazen koşulları kabullendim geçtim. Muhatabımla konuşamadım içimdekileri. Konular değişti, büyüten ben oldum falan filan...

2 yıl az zaman değil. 25 çok küçük bir yaş değil. Genciz, önümüzde çok gün var, belki. İnsanın ihtiyaçları değişiyor, beklentileri değişiyor. Benim de değişti. Yanımda olsun istedim. Zaten zor olan yaşam koşullarında bir zorluğun daha 5-6 yıl sürmesini istemedim. Kaldıramayacak noktaya gelene kadardı zaten benim için zamanın sınırı. Geldim. Söyledim. Hiçbir şey değişmedi. Değişemezdi de. Planla olur bazı şeyler. Yine de insan belli bir yaşta birinden daha fazla gerçekçi ve mantıklı eylem bekliyor.

Hep böyle oldu. Genelde sakin biriyim. Genelde çok şey talep etmem. Uyumlu davranırım. (aksini de iddia eden olur aslında) Oturacağımız bir yere karar verirken bile "şuraya gidelim" demem kabul edilmedi. Benim minik önerilerim "yok yea geçelim x'e oturalım" cümleleriyle karşılandı. Bu önemsiz olayların bana hissettirdiğiyse ne yanımda olması isteğimden bir yerde oturma isteğime kadar her şey ertelenebilir noktada durduğuydu. Çok az insan beni ertelemez zaten. "Sorun değil" derim. Sorun etmem. Etmek de gerekiyor. Ettiğimde cevap almak da istiyorum. Sorun ettim. Alamadım yine :) İnsanlar nasıl bir insanın sevgisine güvenip koşulsuz hırpalanmasını istiyorlar? Acı çekiyorum diyorum, seviyorsan çekeceksin karşılığına gelen sözler duyuyorum. Çekmiyorum, çekmeyeceğim yahu. 25 yılım bekleyerek geçmişken, hiçbir hareket gelmezken, ben ses çıkarmadan umursandığımı hissetmezken çekmeyeceğim acı. İnsanlar için uğraştım, hala uğraşıyorum. Hayatımı bir şeylere adama fikrini de hiç romantik bulmuyorum. Olmuyorsa, acıdan başka gelen mutluluk minicikse ne gerek var kendini böyle hırpalamaya? Evet karşı taraftan bekliyorum asıl eylemi ve bu hiç adil değil gibi gözüküyor ama benim güvendiğim vaatler de bunu gerektiriyor. Gerektiriyor-du.

Bitti. Biraz da zaman geçti. Özlemek ayrı şey, bir arada olmak ayrı. Duygular apayrı. Daha iyiysem şimdi, doğru yoldayım demektir. Beni düşünen kimse yok diye şikayetçi olmak yerine kendimi düşünüyorum. Eylemlerimin arkasındayım. Güzel günleri, özel şeyleri unutmuyorum. İyisiyle kötüsüyle bir defter kapanmış olabilir. Kahramanı özel biri olabilir ama ben iyi değilsem hiçbir defter açık kalamaz zaten.

Ayrılık sonrası da garip. Öğretici. Karşındaki insanlar yeterince büyümemişse çocukmuşsunuz gibi "aramızda kalsın" demen gerekiyor. "Aramızda kalsın" demeden yürüttüğüm arkadaşlık ve dostluklar için sevindim, davranışa öfkelendim. Bu da kalır defterin bir yerinde.

***

Yavaş yavaş deliriyordum, kimse fark etmedi. Keşke o fark etseydi. Etmedi.

Doğru soruları sordular. Cevap veremedim. Karar verdim. Pişman değilim.

2 Kalem Kelam:

çitlembik dedi ki...

biliyorum kimseye kendisinden başkası yardımcı olamaz. ama bana da yardım etsene melike.
okurken her bir cümlenin ötesini bile anlamış olmak.. bilemiyorum. sen iyi ol, diyebileceğim bu sanırım.

Melike dedi ki...

iyi olmak için hareket ettim çit, umarım öyle de olur.

aslında kötülemedim ama tamamen yanlış algılanmış her şey (senin de kusurların vardı ama ben -uzun uzun anlatıp- bunları önemsemedim denilmiş bir de:) oysaki bu konuşmaları saatlerce yapmak istemedim, içimdekini yazmak istedim sadece)

iyi şeyleri, özel şeyleri reddetmiyorum ama benim boğuluyor olduğum gerçeğini de değiştirmiyor bunlar. yapamıyordum, söyledim. basit bir denklem aslında.

yüzmek istemediğim sulara vaatlerle girdim, boyumu aştı sudan çıktım. boyunu aşıyor mu elif? ona göre işte...