Pages

25 Temmuz 2010 Pazar

baba-m.

kaç çocuk babasından "benim bir çıktığım var." ifadesini duyabilir ki?
bayramdan sonra evlenmeyi düşünüyormuş.
babamın mürüvvetini göreceğim a dostlar.

gönülçelen'in gönül çelişi

salinger'in kitabı var, gönülçelen. ee nolmuş yani, biliyoruz dediğinizi duyar gibiyim. duymazdan gelip yazacağım.
the catcher in the rye kitabın orijinal ismi. yky'den çıkan çevirisinin adı çavdar tarlasında çocuklar ve bir diğer ismi de gönülçelen. bu da can yayınları'ndan çıkmış.

ben umut'tan aldım ktiabı, çavdar tarlasında çocuklar olanını. tutturdum, kendi kendime, yok bunun adı gönülçelen, ben gönülçelen'i okuyorum deyip durdum.

kitabı okuyunca gördüm ki, gönülçelen şahane bir kitap ismi ama bu kitap için en uygun isim kesinlikle çavdar tarlasında çocuklar.

aslında yazacak çok şey var gibiydi ama spoiler vermek istemedim. bir de densizin biri saçmalayıp duruyor. dikkatim dağıldı :( neyse, zaten spoiler vermeksizin pek fazla şey yazamazdım.

soru şu: holden caulfield maria puder ile tanışsa, akran olsalar azıcık, ne de güzel olurdu değil mi?

http://fizy.com/#s/101x3o ee bu da olmazsa olmazdı. bu albümle bu kitabın yakınen bir ilişkisi var hem.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

mesene.

әʞ!Iәw:
*s. hoca bizim danışmanımız
*bi gün birisi demişti ki
*hocam bu haksızlık
*hoca da sakince
*ama dünya adil değil zaten demişti
*tavrına sinir olmuştum ama
*dünya adil değilken
*umrumda olacaklarla olmayacakları ayırt etmeliyim dedim

15 Temmuz 2010 Perşembe

ideal çiftler korunumu kanunu

evvet! sırf afili olsun diye böyle başlık koydum yine ben.
diyeceğimi diyeyim, gideyim.

ezgi ile konuşmuştum, özlem ile de, hipotezler oluştu. zaten çoğumuzun hep dile getirdiği hipotezler, işte sıralayayım, kuram olsun bizim olsun, yazarken azıcık eğleneyim.

1) ideal insan yoktur.
2) bunu fark etmek zaman alır.
3) bunu fark etmek demek ideal insan arayışının bitmesi demek değildir.
4) yine de işte ideal insan dediğimiz insanlar olur.
5) gerçekten bizim için en mükemmel insan varsa, ideal sandığımız yani, kesinlikle hayatında biri vardır.
6) yalnız ve ideal sanılan bir insan varsa ve bize bir şey hissediyorsa kesinlikle n'aparsak yapalım ona bir şey hissedemeyiz ve yine olmaz.
7) olmaz.
8) ideal insan yoktur.
9) ...


aslında hepimizin bildiği, annemin derlediği de "ideal insan yoktur, senin için öncelikler vardır, bu öncelikler konusunda avantajlı olan insan sana idealdir." fikri iyi güzel hoş ama, işimize gelmiyor bir yerde. mantıklı ama esas yücelttiğimiz aşk nerede? hani aşk ve gözümüzün görmeyişi hiç bir şeyi? ay bir de şimdi aşk diyoruz ama platonik aşk denen bir güç var.

amaaan! sıcak oldu burası. bu sıcakta da hiç eğlenilmiyor yahu.

not: başlıktaki korunum kanunu için de diyeceğim şudur, ideal insan yoktur, varsa bile onla ideal çift olunmaz, işte bu yüzden doğadaki ideal çift sayısı asla değişmez. bu kaddar.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Bu Sefer

Anlatmayacağım.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Umut

etmeyi
bırakma!
...

bugün umut'un doğumgünü. bugün kpss de var. umut'un doğumgünü kutlu olsun.
aslında çokzel şeyler yazacaktım ama mutsuz gibiyim. ancak umut doğduğu ve karşılaştığımız için de mutluyum.
insanın dostları olmalı hedeleri var ya, doğru lan aslında.
dost önemli, umut çok önemli.

iyi ki varsın tümcesi de klişe ama doğru be!
umut, iyi ki varsın yahu. hiç yoktan kardeşle karışık abim oldu :) işime artık hangisi gelirse yani.

nice güzel yıllar geçiresin; bu günleri en kötü günlerin olarak hatırlayasın e mi? :)

seni çok seviyorum be!

7 Temmuz 2010 Çarşamba

izleycem izlemeycem-bir izlem hiç özlem

insanın bazen kendi hayatına izleyici olduğu zamanlar olur; bakalım bir sonraki bölümde ne olacak? kız ne diyecek? esas çocuk ölecek mi? (ehm direkt maceralı bi hayat yaptım örneğimizi) bütün gizler ortaya çıkacak mı? esas kız meğerse evlatlıkmış, annesiyle babasını bulacak mı? ljajdj tamam bu kadar karışık olmasa da bazı karışık durumlarda insan ne olacak faslını hakikaten izliyor. kendi hayatına, kendi hikayesindeki kahramanlara merak duyuyor. "e sonra ne olacak?" sorusuna cevabı "ben de merakla izliyorum" oluyor falan filan. hatta bazen ailecek severek izliyorlar kendilerine hayranlık duyuyorlar :/

sanırım insanın hayatını izlemesiyle kendini izlemesi farklı şeyler. amaan! niye sanırım dedim ki, sanırım değil, bu benim bu yazıda ortaya sunduğum hipotez. hatta hipotezlerden ilki. kendini izlemek ile hayatını izlemek farklı şeyler. bambaşka. kendini izlemek doğallığı ne kadar bozuyorsa hayatı izlemek de o kadar spontan ve hatta kontrolsüz kılıyor. evet, doğallık dedim ilk cümlede, ikincide spontan dedim. e bazı sözcükler torpilli, hata bile olsa kullanma şansı veriyorum kendime. bir de sarkastik böyle, kullanmayı seviyorum. yooo! dağılmadım, blog benim değil mi, istediğim gibi yazarım sdajdjfjs.

kontrolsüzlük, doğallık falan diyorduk değil mi? (ahaha dağılmadım diyene bak diyen varsa küse... ahahaha hak veririm) kendini izlemek, evet gerekli oluyor bazen ama nihayetinde insanın ergenlik dönemindeki "herkes beni izliyor" sanrılarına itelemiyor mu? hep bir sahnedeymiş zannı hakim olmuyor mu? kendini çok izleyen insanlar kendilerine bile oynamıyor mu? ellerindeki sigarayı içerken bile sigara içmekten çok sigara içiyor oluşlarına odaklanmıyorlar mı? o anda var olamktan çok o ana izleyici oluyorlar. neleri duyumsadıklarından çok neleri duyumsamaları gerektiğine, ellerinde o izledikleri filmlerden birinin rolü yazılı olsa ne yapmaları gerekirdiyi düşünmüyorlar mı? ah bir de suflörleri olsa, ne kadar güzel olacak onlar için her şey... işbu insanlar yapmaları gerekeni yapmış, insanlıklarıyla barışmamış ama kendilerince dingin bir şekilde dalarlar uykuya. yeterince de güzeldir yani durum.

hayatı izleyenler ise, olması gerektiği gibi olmalı mantığıyla biraz, biraz da olması gerekene ben müdahale edemem mantığıyla oluruna bırakırlar bir noktada. mücadele eksenli bir bırakış değil elbet. ahaha elbet de demeyeyim, adlarına konuşmayayım; genç oluruna bırakanlar rahatsız diye protestoyu da yemeyeyim. neyse, burda izleyicilik durumu insana daha çok alan açar gibi geliyor bana. ee aman yahu deyip olduğunca davranmak bu durumun bir getirisi gibi. götürüsü de kendini daha az sorumlu hissetmek olabilir.

şimdi böyle insanları ikiye ayırdım ya, her insan birindenmiş gibi, ben de insanları kategorilemeye muktedirmişim gibi oldu. olmadı mı? ahah çok iyisiniz. yok yok öyle oldu ama ne insanlar illa ki bunların birinden ne de benim böyle ayırmam çok mantıklı. ama içimden geldi.

bu sabah bana bunları düşündüren hanfendüye teşekkür ederim; ama o bunu bilmemeli. evde kalmak diye bir şey yok ama y. hanım diye bir güç var dediğim için bilmemeli.

bir de öngörüm var bu kapsamda, y. hanımla hiç ilgili olmayan bir öngörü. işin komiği, öngörüm gerçekleşti mi bilmem de mümkün olmayacak. fark edecek; olması gerektiği gibi bir tepki verecek, kafasını nasıl çevireceğini bile görebiliyorum. eylem onun olmasa da, kendini izleyecek arkadaş. hah! şu kişisel gelişim şeysilerinin şeysi var ya; herkes kendi hayatının başrolündedir falan dilan deyü. bunlar kendilerini oyunlar üstü, sahneler ötesi gören kimseler işte.
yok yavrum; herkes kendi hayatının başrolündedir ama çoğu zaman kimse izlemez. alış buna. alışalım buna. valla bak, iyi olacak.


http://fizy.com/#s/1ai54k böyle bir şarkı vardı skdjadj sene kaç hatırlamıyorum. araştırmaklı da olmadım. sonra vazgeçtim 1997 imiş. ya işte azizim, seneler hiç yavaş geçmiyor. aman! iyi böyle skldjjf

not: bir de biraz görsel eklesem yazıya dedim. bulamadım uygun, alakalı görsel.

olmaz.

not 2: bu yazıyı buraya dek atlamadan okuyan varsa hayran kalabilirim kendisine dwklsjdaj teşekkür ederim, takdir ederim, teessüf etmem.

1 Temmuz 2010 Perşembe

insan

komik bir şey.
hakikaten;
en büyük acıyı kendisinin çektiğini sanan, hiç hayvanlık yapmadığını iddia eden, hayvanlıkların hepsinin kendine yönelik olduğunu zanneden, sürekli sitem eden, sürekli terk edildiğini zanneden, her olayın -iyi kötü- "en" versiyonunu yaşadığını sanan, sözlerini tutmayan, sonsuz vaatlerine en başta kendisi inanmayan, bencil mi bencil, duyarsız mı duyarsız bir canlı.

çirkin en başta. çirkinliği ruhunu okumadıkça fark edilmiyor. zaman insanı yakınlaştırıyor kendiyle, yakından bakıyorsun göremiyorsun. uzaklaşıyorsun, uzaktan bakıyorsun ona, gözlerini yumuyorsun tekrar, gördüğünden korkuyorsun. insan insanı kendinden tiksindiren bir şey zira.

ah be insan, seni her durumda ne kabullenişlerle sevdim. aileden oldun, sevgili oldun, arkadaş oldun, komşu oldun. her zaman tabula rasa derler bir şey var dedim, insan zihni ve hatta kalbi deneyimlerden kötüdür bildim. insan ki anlaşılabilen, anladığın(m), dokunduğun(m) idi dedim. dokunduğun şey dokunduğun müddetçe dinginmiş bilemedim. bir insan olan kendime döndüğüm her zaman, kendimle başbaşayken, ihtiyaç karşılayamayan bir insan olarak reddedildim.

ey insan bencilsin, yorucusun.
isteseydim, insanı sırf insanlığından ötürü acıtırdım, çünkü çok acıdım bunca zamanda. ömür derler, bir vakit aralığında hep talihe söverken sendin sövdüğüm aslında; kısık sesle.


kendimden sıfat olarak uzaklaştırdığım sözcük olsan da insan, ben. hepimiz.
sevdiğim herkes ve sevmediklerim. sevgimi yitirdiklerim, verdiklerimi hak etmeyenler, aldıklarımı hak etmediklerim, anlamını yitirenler, anıları cebine atanlar...

insan, içindeki siyaha rağmen güzelsin sen.
yine, her defasında keşfedilen...

2.3.2009 23:25