Pages

17 Ağustos 2010 Salı

99

Sanırım şu ülkede olup da 99 depreminden etkilenmeyen kimse yoktur.
Herkesin bir 99 anısı var, çoğumuzda kalan deprem fobisi.
Bir kısmımız sokakta yattı, bir kısmımız saatlerce yakınlarına ulaşamadı.

Ölenler ve yakınlarını kaybedenler var ki, esas acının sahibi olanlar da onlar.

99 depreminde İstanbul'da idim ve bir hafta sokakta kaldım. Tabii ailemle birlikte. 12 yaşımdaydım. On iki. Çocuk yani, ergen bile değil. Yok, hayır deprem anılarını anlatmayacağım. Okurken bile içime bir ağırlık çökerken bunu yapmak istemiyorum. Sadece geçen zamana şöyle bir bakmak istiyorum. 11 yılda neler neler olmadı ki?

Hepimizin, acıyı doruğunda yaşayanlar hariç hepimizin zihninde kocaman bir dehşet var, hatırladıkça tetiklenmesi mümkün olan. Bu dehşete rağmense yeni dehşet dolu ve üzüntülü vakaların olabileceğini biliyoruz. Ne yapmalıyız? Bir şeyler yapması gerekenler kim ve neden hiç bir şey olmuyor? Neden bu ülkede bu atalet var? Yeni yapılanmalarda ne değişiyor ki?

Aç kalmama ya da daha fazlasını elde etme derdine o kadar düşmüşüz ki, hayatta kalmak için gerekli koşulları ihmal ediyoruz. İnsan canından daha önemli bir şey var mı? Sayıyla ifade etmek kaybedilen canları ne de çok uzaklaştırmış bizi kendimizden. Oysaki o listelerdeki bir eksik bile bir dünya ve bu dünyayı çok önemseyen bir sürü insan demek. Ötesi yok ki, bir eksik bile çok şey demek. Bazımız için her şey demek.

Yakınlarım ve kendim için korku içinde yaşamak istemiyorum, kimseyi abuk sabuk ihmalkarlıklar yüzünden kaybetmek istemiyorum. Kimse istemiyor ve kimse n'apılacağını bilmiyor.

0 Kalem Kelam: