Pages

20 Aralık 2009 Pazar

kırılganlığın anotomisi

seviyorum iddialı başlıkları.
ama iddialı metinlerle dolduramıyorum. iddialı olmadığımdandır.

kırılganlık nasıl bir şey sorusuna cevap bulmak için her defasında, hissedilenleri yorumlamak lazım olsa gerek. zira her seferinde, her kırıldığımda bir kez daha cevap buluyorum. kendini çook güçlü sanıyor insan, böyle her şeye meydan okuyor. bir anda, minicik bir şeye verilen dünya kadar anlamla insanın duygusal durumu dibe vuruyor. hani bir anda, bir vazo kırılıyor. belki o vazo atılacak denli gereksiz olabiliyor ama insan hüngür hüngür ağlıyor o vazo kırıldı diye. hatta "ama onu ben atacaktım!" diyebiliyor ağlarken. belki de genellediğim halde bu kadar genel bir şey değildir, belki de dengesizliktir bunun adı. yok ama daha yazarken vazgeçtim, dengesizlik değil. duyumsamanın çok yoğun olması demek bu. kırılgan insanlara bakın, bir anda nasıl da mutlu olabiliyorlar, pek çok insanın umursamayacağı şeylerle.

iyi mi? kolay mutlu olmak ne kadar iyiyse, kolay kırılmak da o kadar kötü. ya da olumsuz duyumlara ben fazla takığım. işin aslı biliyorum ki şu an şu yazıyı yazdıran olay nedir diye 1 ay sonra sorulsa "ehmm şey ya kem küm hatırlayacağım şimdii" derim evvela. gerçi yazdım ya demeyebilirim de. böyle de cins bir varlık insan. kendiyle inatlaşan. neyse bırakayım insanı. özelinden devam edeyim. hah işte! kötü kötü, evet. neden bana denk bir canlının duygularım üzerinde ufacık manipülasyonlarla büyük etkiler yapmasına izin vereyim ki? ama işte soru yanlış, bunu bile doğru soramadım. izin veriyor muyum diye düşünmüyorum bile. önce etkileniyorum, sonra niye izin vereyim ki? yok kendime de sinirlendim. belki de biraz daha büyümenin vakti gelmiştir. ama büyümek de ağır konu. bu kadar kırılgan olup da git gide acımaz hale gelmek nedir anlayabilir, anlatabilir misiniz?

kafayı takmaya değer şeyleri kolay atlatmak, minicik şeylere verilen mutsuzluk tepkisinden daha fazlasını vermemek... güç bu mu? dışarıdan çok güçlü algılanmak ve bundan haz duymak getirisi ama, sahiden güç mü bu? niye bu kadar kolay atlatıyorum sorusuna cevap arıyorum ben. vazgeçmiyorum, inatçıyım belki de sadece. ama öte yandan kırılıyorum çok. bir yerlerde bir şeyler eskimiş ama...

yatcaz kalkcaz, sabah olacak. yeni bir iş günü. ve ben yine... ve ben yine karşımda güler yüzlü gördüğüm her insana güleceğim. elimde olmaksızın bir anda belki de insanların iyi olduğuna bir kez daha inanıp bir kez daha hafif bir mutluluk tandansıyla bir gün daha geçireceğim.

nerden nereye geldim? aslında mesafeler arası uzak olmayan konular bunlar. hem anatomi dememiş miydik? zor ve karışık olması doğal :)

0 Kalem Kelam: